Gökyüzüne Bak, Ferahla…
Beden dilini okumanın ne kadar önemli olduğunu bir önceki yazımda anlatmıştım. Beden dili ile ilgili etkili minik tüyolar vermeye devam edeceğim bu yazımda da…
Bu bilgileri geçtiğimiz yıl katıldığım Beden Dili ve Profil Analizi eğitiminden kendime aldığım notlardan paylaşıyorum. Umarım günlük yaşantınızda sizler için de faydalı olur…
Beden dilimizde ellerin ifadeleri hep dikkatle incelenmiştir. Mesela parmak uçlarımız bizi gösteriyorsa içimizdeki duyguları göstermek istediğimiz o duygulara yoğunlaştığımız, dışarı gösteriyorsa da bu duyguları dışa vurmak istediğimiz anlamına geliyor. Tüm dünyada avuç içini gösteren “dur” işareti aynı anlamı ifade ediyor. Sözlü anlatımlarımızda “yeter”, “dur” vurgusu yapmak istiyorsak konuşurken elimizle de dur işareti de yapmak vurguyu güçlendirecek karşı tarafta çok daha etkili olacaktır.
Gözlerin ifadeleri aslında beynimizden geçenleri yansıtıyor. Karşımızdakine bir şey sorduğumuzda yukarıya çapraza doğru bakıyorsa görsel olarak bir şeyi hafızasında canlandırdığını, sağa sola bakıyorsa işitsel bir şeyi hatırlamaya çalıştığını, aşağıya doğru bakıyorsa da duygusal bir şeyi hatırladığını iç dünyasına döndüğünü anlayabiliriz.
Karşı tarafa görsel olarak canlandıracağı bir şeyler anlatıyorsunuz ama karşı taraf gözlerini aşağı doğru yönlendiriyorsa anlattıklarınızı hayalinde canlandıramıyor, bir şeyler düşünüyor demektir.
Gözlerin aşağı doğru bakması, duygu dünyanıza döndüğünüz gösteriyor. Farkında olmadan uzun süre aşağı doğru baktığınızda da bilinçaltınız sizi duygu dünyanıza taşıyor. Bu sebeple kendimizi iyi hissetmek istiyorsak gözlerimizi asla aşağıya odaklamamalı, yukarıya doğrultmalıyız. Hatta stresli bir anınızsa mümkünse açık havada gözünüz yukarıya dikerek bakının, yürüyün.
Bununla ilgili güzel bir gerçek hikayeden alınmış anektod paylaşmak istiyorum. Başarılı bir maestro yeni bir salonda konser vermeye başlamış ama bir türlü eski enerjisini sergileyemediğini fark etmiş. Ne olduğunu bir türlü çözemiyor ama konserlerde eskisi gibi rahat ve özgüvenli olmadığını hissediyormuş. Birlikte çalıştığı ekip arkadaşlarına bu konudan bahsetmiş ve onlar da uzmanlara başvurmuş. Uzmanlar konuyu detaylı araştırmışlar. Sonunda maestronun nota kağıdının daha önceki konser yerinin aksine aşağıda olduğu ve maestronun notları okumak için sık sık yere doğru bakması gerektiği tespit edilmiş. Bu durumda maestronun içsel dünyası devreye giriyor, tedirginliği ve duygusallığı artıyormuş. Bunu tespit ettikten sonra nota kağıtlarını tutan sehpayı göğüs hizasına kaldırmışlar. Maestro gözünü daha yukarda tutarak kendini ruhen daha iyi hissederek korosunu yönetmeye başlamış, çok daha enerjik olmuş.
Bu bilgiyle biz de elimizde tuttuğumuz şeyleri aşağıda tutarsak iç dünyamızın devreye gireceğini ve bizim konsantrasyonumuzu bozabileceğini söyleyebiliriz. Bu sebeple kitap okurken ders çalışırken kitabı göz hizasında tutarak okumamız konsantrasyonumuzu artıracaktır. Gözümüz aşağıya bakarsa bir süre sonra dalıp iç dünyamıza dönebilir, okuduklarımızdan da bir şey anlamayabiliriz.
Gökyüzüne bakmanın faydası bilimsel olarak kanıtlanmış ama 1000’li yıllarda yaşamış İmam Gazali’nin “Gökyüzüne bakmanın faydaları” adlı kitabında da kadim bilgi olarak bu konuya dikkat çekilmiştir. Kitapta gökyüzüne bakmanın faydaları kısaca şöyle özetlenmiştir: vesveseleri azaltır, hüzün ve kederi azaltır, korkuları giderir, Allah’ı hatırlatır, kalpte Allah’ın büyüklüğünü yayar, kötü düşünceleri giderir, karamsarlık hastalığına iyi gelir, aşıkları teselli eder, sevenleri birbirine yakınlaştırır ve tüm duaların kıblesidir…
Enseyi karatmadan gökyüzüne bakmaya devam öyleyse….