İçindeki Işığı Görüyor Musun?
Evreni aydınlatan, hızına kimsenin yetişemediği, dokunamadığımız ama hayatımıza dokunmazsa yaşayamayacağımız bir enerji “Işık”.
Gökyüzünde havanın, yaşadığımız evin, çalıştığımız işyerlerinin aydınlık olması, ışıl ışıl parlaması herkesi mutlu eder… Bu aydınlığın ve ışıltının güzel düşünmemiz, üretken olmamız ve daha mutlu hissetmemiz için bize pozitif enerji verdiğini ve motive ettiğini düşünüyorum.
Peki bizler böyle aydınlıktayken kendimizi ruhen de aydınlık ve pırıl pırıl hissediyor muyuz? Önce kendimize sonra da yaşadığımız ortama kendi iç enerjimizle pozitif bir ışık yayıyor muyuz?
Kör olup hiç ışığı görmemesine rağmen içindeki yaşam enerjisi ve neşesiyle hem kendine hem de etrafına ışık veren birçok insan biliyorum. Yeri gelmişken kör ve ünlü bir dünya starının hikayesini paylaşayım.
Bir gün sınıfa bir fare girer ve herkes bir yana kaçışır. Öğretmen sınıftaki fareyi bulmadan derse devam edemeyeceğini ve çocuklara fareyi aramaları gerektiğini söyler. Ararlar ama bir türlü bulamazlar. Arka sırada kör bir öğrenci oturmaktadır. Öğretmen çocuğun yanına gider ve “dersi işleyemiyoruz biliyorsun değil mi” der. Çocuk “öğretmenim, körüm ama sağır değilim herkes fareyi arıyor ama bulamıyor” der gülümseyerek. Öğretmen de oğlum senin kulakların çok iyi duyuyor biz hepimiz sessiz duralım, sen fareden gelen sesi duymaya çalış ve bul onu der. Herkes susar, kör öğrenci dikkatlice dinleyerek farenin yerini bulur ve yakalanmasını sağlar. Öğretmen onu tebrik ederek ileride çok başarılı olacağını bu çok iyi duyan kulaklarla çok iyi işler yapacağını söyler ve onu günün kahramanı ilan eder. Bu çocuk; doğum sonrası küvezde fazla verilen oksijenle gözlerini kaybeden, 23 yaşında geçirdiği trafik kazası sonrası 4 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra koku alma yetisini de kaybeden dünyanın en ünlü şarkıcısı olan Stevie Wonder’dır. 22 Grammy ödülü ve hayat boyu başarı ödülü ile Grammy dünya ödülü rekorunu hala elinde bulunduran Stevie Wonder bir röportajında da kör olmasını hiç dezavantaj olarak görmediğini, olmayan özelliğine değil iyi olan özelliğine odaklanarak içindeki umut ışığını hiç söndürmediğini ve o ışığın ona yol gösterdiğini söylemiştir.
Başarılı ve mutlu olmak için elimizde olan ve daha iyisini yapabileceğimiz özelliklerimize odaklanalım. Bizi biz yapan güçlü özelliklerimizi mutluluk ve başarı kaynağı haline getirmek varken, neden eksikliklerimiz mutsuzluğumuz ve hayal kırıklığımız olsun…
İşte herkeste olan ama herkesin farkına varamadığı içimizdeki ışık bize hayatımızın her anında yol gösterecektir. Bizler ışığımızın aydınlattığı yere kadar görüp, hissedebilir ve bu doğrultuda kararlarımızı vererek seçimler yaparız.
Peki içimizdeki ışığı yakan, voltajı artırıp azaltan ya da söndüren nedir? Ben içimizdeki ışığın yansımasının gücünü bilgiye, tecrübeye, yeteneklerimize ve tabii ki hayata, tüm canlılara karşı duyduğumuz sevgiye ve pozitif duygulara bağlıyorum. Ne kadar çok yaşadığımız hayatı ve etrafımızdaki insanları seviyorsak üstüne bir de seviliyorsak işte o zaman içimizdeki ışığın gücü artıyor diye düşünüyorum. Işığımızı gözlerimizdeki pırıltıdan, neşeyle söylediğimiz şarkılardan, keyifle attığımız kahkahadan, sevgiyle yaptığımız işten herkesin anlaması mümkün. Hani bazen derler ya “onun ışığını seviyorum” diye… Aslında bu ışık o kişinin etrafına yaydığı pozitif enerjiden ve güzel duygulardan başka bir şey değil bence. Mesela potansiyeli olduğunu düşündüğümüz kişiler için de “onda ışık var” deriz. Yani onun özgüveninin altyapısını oluşturan bilgisine, tecrübesine güvenir ve onun başaracağına inanırız. Gözlerinde bilgi, inanç ve azmin ışığını görürüz çünkü. Onun içindeki ışığı etrafına yaydığı o güzel enerjiden hissederiz.
İnsan binbir çeşit duygusuyla var olan bir canlı. Tabii ki her zaman mutlu, neşeli ve pozitif olmamız içimizdeki ışığın hep pırıl pırıl olması mümkün değil. Böyle olmasını ummak da hiç gerçekçi değil. Bizim yaşadıklarımız, etrafımızdakilerin yaşadıkları, ülkemizde ve dünyada olup bitenler… Aslında ışığımızı söndürmeye yetecek birçok kötü şey oluyor etrafımızda… Ama içimizdeki ışığı her söndükten sonra yeniden yakmak ve bu anların süresini olabildiğince uzatmak, ışığımızın voltajını mümkün olabilen en yüksek seviyeye çıkarmak bize bağlı.
Bize yaşam enerjisi veren, ışığımızı artıran sevdiklerimize ve yapmaktan mutluluk duyduğumuz her şeye sahip çıkalım. Başarılı olmak, mutlu olmak, sevmek ve sevilmek için içimizdeki o ışığa çok ihtiyacımız var.
İçinizdeki ışığın hiç sönmemesi, sizi ve etrafınızdakileri hep aydınlatması dileğiyle…