Gerçekten kazanmak nedir?
Aslı sabah uyandığında yine yataktan kalkmak istemedi. Gözlerini ne kadar açmaya çalışsa da sanki kirpiklerini görünmez halatlar hızla aşağıya doğru çekiyordu. Ama çare yoktu uyanmalı, hazırlanmalı ve görünmez zırhını kuşanarak ofise gidip mücadeleye devam etmeliydi.
Yataktan aceleyle kalkıp banyoya koştu. Akşamları geç saate kadar çalışıyor, hiçbir şey yemiyordu ama sabahları yaşadığı bu iç bulantısı onu perişan ediyordu. Uzunca bir süre banyoda öğürmek onu tükenme noktasına getirse de içindekileri kustuktan sonra sanki yeniden doğmuş gibi enerji doluyor ve hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam ediyordu.
O gün yine akşam eve gelince şarap, çay ve kahve üçlüsünü fena kaçırdım diye düşündü. Eve geldiği gibi rahatlamak için bir kadeh şarap içiyor, cam kenarındaki berjerinde sessizce oturup belki yarım saate yakın ışıl ışıl caddeyi seyrediyordu. Tek başına sessizce karanlıkta oturup hiçbir şey düşünmeden sokağın o kalabalık ve renkli dünyasına bakmak, içinde olmadan sadece uzaktan seyretmek onu rahatlatıyordu. Zilin çalmasıyla bu büyü bozuluyor ve eşinin içeri girmesiyle yeniden akşam telaşı başlıyordu işte. Birlikte hızlıca genelde aperatif bir şeyler yiyerek akşam yemeğini âdet yerini bulsun diye geçiştiriyorlar sonra akşam çayını demleyerek yeniden çalışmak için herkes evin bir köşesine çekiliyorlardı. Bilgisayar başında yapılan çalışmalara sıcak çaylar eşlik ediyor, demlikteki su bitene kadar ikisi de şekersiz ve bol demli çaylarını içmeye devam ediyordu. Aslı gece yarısına doğru çalışma süresini biraz daha uzatmak için kendisine büyük bir fincan filtre kahve yapıyor böylece saat 2’ye kadar dinç bir şekilde çalışabiliyordu.
Aslı başarılı bir iç mimardı. Bu ara daha çok para kazanmanın ve ofisin en çok iş getiren mimarı olmanın hırsıyla yapabileceğinden çok daha fazla çizim projesi almıştı. Ama müşterilerinin ekstra istek ve talepleriyle hiçbir projeyi istenilen zamanda yetiştirememenin sıkıntı ve stresini yaşıyordu. Müşterilerden, ofiste patronundan ve diğer çalışma arkadaşları tarafından yoğun bir baskı altındaydı. Böyle durumlarda sanki beyni kilitleniyor yaptığı çizimler ve tasarımlar sanki başka birinin elinden çıkmış gibi sıradan ve birçok müşteri tarafından zevksiz olarak tanımlanıyordu. Böyle geribildirimler almak ise onu daha çok yıpratıyor ve daha uzun saatler çalışması için kendisini daha da zorlamasına sebep oluyordu.
Son bir haftadır Aslı geceleri bu şekilde yaşadıktan sonra sabah uyandığı gibi banyoya koşuyor ve akşam içtiği her şeyi çıkarıyordu. Bu sabah da eşinin banyodaki öğürtülerine uyanan Ahmet, Aslı’nın yanına koşarak geldi, ona sarıldı ve artık doktora gitmesi konusunda onu ciddi bir şekilde uyardı. Eğer kendisi gitmezse öğleden sonra kendisinin gelip onu kolundan tutarak zorla doktora götüreceği konusunda tehdit bile etti. Aslı kocasının dudaklarına bir öpücük kondurup artık bugün doktora gideceği konusunda ona söz verdi ve hızlıca yatak odasına giderek giyinmeye başladı. Giyinirken de o gün görüşeceği müşterileri ve yetiştiremediği çizimleri düşünüyordu. Üstelik işlerden birisi ofisin en büyük ve önemli müşterisinin projesiydi. Ofise gittiği gibi öğlene kadar neredeyse hiç nefes almadan çalışması ve çizimleri yetiştirmesi gerekiyordu.
Evden ışık hızıyla çıkıp hızlıca arabasına bindi ve her zaman olduğu gibi yağmur sonrası kilitlenmiş trafikte geç kalarak söylene söylene ofise geldi. Kapıdan öyle bir hışımla girdi ki çaycı Melahat’i az kalsın eziyordu. Zavallı kadın nasıl yana kayacağını şaşırdı, üstelik Aslı neden önünde heykel gibi dikildiği için bir de azarlamıştı onu. Bilgisayarını açarken bir yandan üstündekileri çıkartıyor, bir yandan da asistanına yapılacaklarla ilgili emirler yağdırıyordu. Bilgisayarın açılmasıyla kapanması bir oldu. Aslı bir an şoka girdi, ekran mı karardı gözleri mi karardı anlayamadı. Kısa bir şoktan sonra bilgisayar çalışmıyor diyerek adeta çığlık atmaya başladı. Elinden oyuncağı alınmış çocuk gibi masanın başında tepiniyor, masanın altında yerlerde sürünerek kabloları yeniden takıp çıkarıyordu. Çığlıkları duyan Bilgi İşlem ofisinden gelen genç çocuk hemen olaya müdahale etti. Bu arada asistanı da onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Dakikalar saatler gibi geliyor Aslı bilgisayarın başında hop oturup hop kalkıyordu. Bilgisayardaki sıkıntının hemen çözülemeyeceği anlaşılınca Aslı’ya yedek bir bilgisayar getirilip bulutta yer alan çizimleri yeniden bu bilgisayarda açılmış ve çalışmaya hazır hale getirilmişti. Çalışma ekrandaydı ama Aslı’ya bu yeni bilgisayar kendi bilgisayarının konforunu yaşatmıyordu. Bilgisayarındaki ekstra kolaylaştırıcı programlar ve kendi özel figür ve tasarımları burada yoktu, bu da işini çok zorlaştırıyordu. Zaman kıtlığı sorununa şimdi malzeme kıtlığı da eklenmiş ve yaratıcılık dehası sanki balon gibi sönmüştü.
Sıkıntı ve stresten midesine kramplar giriyordu. Keşke bu işi en başta kabul etmeyip arkadaşına bu projeyi verseydi diye düşünmeye başladı. Ama bu prestijli işin ofisin en tecrübeli mimarı olarak yeni işe başlamış genç bir mimara verilmesini gururuna yediremezdi. İşinin yoğunluğuna rağmen bu işte de kendi imzası olsun diye hem kendi patronuna hem de dolaylı yoldan müşteriye yoğun bir baskı yapmıştı. Patronu çok yoğun olduğu için bu projeyi yeni mimara vermek istediğini söylemiş, isterse yeni mimara danışman veya bir koç gibi destek olmasından da memnuniyet duyacağını belirtmişti. Ama Aslı’nın yardımcı role ikna olması düşünülemezdi. Üstelik primi çok yüksek olan bir işti, bu para onun ev kredisini kapatacak ve çok rahatlamasına sebep olacaktı. Ama şimdi yaşadığı stresten kalbi ağzından çıkacak gibi atıyorken keşke bu işi şu genç mimara bıraksaydım diye ilk kez kalbinden geçirdi. Midesine de kramplar girmeye başlamıştı ve başı sanki ortasından çatlayacak gibiydi. Saate baktı öğle tatili saati gelmişti ve ofis boşalmıştı. O an sabahtan beri bir şey yemediğini fark etti. Telefonuna baktı eşi mesaj atmıştı, mesajı açmadı üstte yazan cümleyi okudu. Doktordan randevu aldın mı diye yazıyordu. Hiç açmadı çünkü doktora gidecek vakti yoktu. Belki hafta sonu işlerini toparlarsa bulantısı da bitmezse giderim diye düşündü.
Kimse yokken mutfağa gidip bir kahve alayım çekmecedeki dünden kalan bisküvileri yiyeyim diye düşündü. Ayağa kalkmasıyla kendini yerde bulması bir oldu. Yanına hemen olayı uzaktan gören çaycı Melahat koşmuştu, Aslı yarı baygındı ve düştüğü yer ıslanmıştı. Bacaklarının arasından gelen kanı gören kadının ambulans çağırın diye bağırması, Aslı’yı kucaklayıp, masadan kolonyayı kaptığı gibi Aslı’ya boca etmesi sanki aynı anda oldu.
Aslı ambulansa bindirildiğinde yarı baygın bir vaziyette hastaneye doğru ilerlerken ambulanstaki hemşirenin sözlerini rüyasında duyduğunu düşündü. Hemşire telefondaki acil doktoruna heyecanlı bir ses tonuyla adeta fısıldıyordu “Doktor Bey hastamız düşük yapıyor, bebeği kaybettik”