Mevlana ve Yalın yönetim felsefesinin ortak noktaları
Yalın Yönetim sistemi öğretilerini insan odaklı olması, sabır ve sebatın önemli olması, küçük adımlarla ilerlemesi, görünene değil temelindeki sebebe odaklanması, hatadan ders çıkarması, eğiticisine saygı duyması açısından insan sevgisi ile yoğrularak Allah’a ulaşmaya çalışmış Mevlana’nın bazı öğretilerine benzetirim zaman zaman… Japon yönetim gurularının sözleri de sufi dervişlerin öğretileri gibidir iş dünyası için…
Yalın sistemle ilgili birçok beyaz yakalı gibi bugüne kadar çok sayıda eğitim aldım, uzmanların yazdığı kitapları, makaleleri okudum ve de yalın yönetim sisteminin uygulandığı firmada yöneticilik yaptım. Öğretilerini hep sevmişimdir bu sade ve insan odaklı sistemin. Bu yazımda da bu kültürün özellikle çalışana bakış açısı ile ilgili sizlere fikir verecek bazı notlarımı paylaşmak istiyorum.
Japonya 2. Dünya Savaşı sonrası ekonomik mücadelesini başlatırken kıt kaynaklarını en verimli şekilde kullanmaya çalışarak bugünlere gelmiş. Ülkenin kültüründe tutumluluk, verimlilik ve sadelik var. Yalın yönetim sisteminin ortaya çıktığı Toyota’da sınırlı kaynaklarını en verimli şekilde kullanmaya odaklanarak büyümüş bir firma…
Japon ve Amerikan sistemleri arasındaki en belirgin farkı şöyle özetleyebiliriz. Japon firmalar mükemmel sistemler kurarlar ve bu sistemlerde ortalama insanı işe alarak onu eğiterek ve geliştirerek mükemmelleştirirler. Amerikan firmaları ise mükemmel insanları işe alırlar ama onu sistem içindeki rekabet, stres ve zaman baskısı ile eğer kişi mücadeleci değilse değersizleştirirler. Yalın sistemde kişiye yaptığı işin önemi anlatılarak kendisini değerli ve önemli hissetmesi hedeflenir.
Türkiye’de Japon yatırımı bir fabrika kurulurken Japon üst düzey yöneticiye sorulmuş; “İşe alacağımız işçilerin hangi özelliklerine bakalım?” Japon yönetici “Toprak insanı alacağız, çiftçilere öncelik tanıyın” demiş. Türk mühendis şaşırmış “Ama biz otomotivde çalıştıracağız, hiç fabrikada çalışmamış çiftçi mi alalım?” demiş…
Türk yöneticinin şaşırdığını gören Japon yönetici başlamış anlatmaya …
“Çiftçi ne yapar? Toprak insanı çok uğraşır, uğraşa uğraşa hem kendini hem de toprağı geliştirir. Emek verir, emeğinin karşılığını anında alamaz ama sebat eder ve hiç durmadan çalışmaya devam eder, emeğinin karşılığını aldığında da mutlu olur, kıymetini bilir. Çiftçi emek harcamadan sonuç bekleyen kişi değildir, işine de böyle baksın isteriz.
Sonra Türk mühendis Japon yöneticiye yine sormuş: “Sizce firmamızdaki yönetici sayısı kaç kişi olmalı?” Japon yönetici bu sefer “Zımpara gibi olacak” cevabını vermiş. Japon yönetici bunu da şöyle açıklamış. Kaliteli zımparadaki taşlar arasında esnemeye yetecek kadar bir ahenk vardır, ideal sayıdadır. Çok taş olursa taşlar esneyemez, birbirine çarpar zarar verirler, o zımparadan iyi iş çıkmaz. Az olursa da yapılan iş eksik kalır, güzel sonuç çıkmaz. O yüzden yöneticinin fazlası da eksiği de firmaya zarar verir, ideal sayıda olmalı.
Japon firmalar hep kıt kaynaklarla çalışmayı prensip edinmiştir. Bu yüzden işe alırken en iyi koşullarda en iyi mezunları alayım diye bakmaz. Potansiyeli olanı, orta halli okullardan mezun olanları işe alır ama onları kendi sisteminde geliştirir, mükemmelleştirir. Bu sebeple Japon yönetim sisteminin olduğu firmalarda eğitim daha işbaşı yapmadan başlar. Japonlar fabrikayı açmadan neredeyse 8-9 ay öncesinden çalışanlarını işe başlatır, çalışanlar iş süreçleriyle ilgili eğitilir ve sistem içerisinde adım adım geliştirilir. Fabrika açıldığında herkes ne yapacağını bilerek, iş kurallarını içselleştirmiş bir şekilde işe başlar. Bu yüzden iş verimliliği ve kalite hep yüksektir.
Kişiyi mükemmelleştirmenin yolu da tabii ki yetkinlik ve yeteneklerini geliştireceği eğitimlerden, yöneticilerinin mentorluk veya koçluk desteği ile edineceği tecrübelerden geçiyor.
Ülkemizin de firmaların da gelişimi ve sürdürülebilirliği ancak ve ancak eğitimle olacaktır. Kişileri eğitip geliştirerek hem kurumlarımızı hem de ülkemizi daha ileri seviyelere taşıyabiliriz.
Yazımı girişte andığım Mevlana’nın eğitimle ilgili kendimize feyz alabileceğimiz güzel bir sözü ile bitirmek istiyorum.
“Dün akıllıydım dünyayı değiştirmek istedim. Bugün bilgeyim işe kendimi değiştirmekle başladım…”
Mevlana